İçeriğe geç

Sivas Koyulhisar Kürt mü ?

Sivas Koyulhisar Kürt Mü? Bir Yerin ve Bir Ailenin Kimliği Üzerine Bir Hikâye

Bir sabah, Sivas’ın yeşil vadilerinden birine, göz alıcı dağların ardında bir köy vardı. O köyde, küçük bir çocuk, büyüdükçe kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Adı Hakan’dı. Annesi Zeynep, babası ise Hüseyin’di. Koyulhisar’da, ağaçların arasında saklı kalmış, zamanın yavaş aktığı bir köyde yaşıyorlardı. Ancak Hakan, bu köyün ve köydeki insanlarla ilgili bir şeyin eksik olduğunu her zaman hissediyordu. Bir gün, babasıyla sohbet ederken bu eksikliğin ne olduğunu sordu.

“Baba, biz kimiz? Nereden geldik?” diye sordu Hakan, yaşadığı yeri ve kültürünü keşfetmek arzusuyla.

Hüseyin, oğlunun sorusunu duyduğunda derin bir nefes aldı. Gözlerinde bir hüzün, bir kararsızlık vardı. Hakan’ın sorusuna vereceği cevabın ne kadar önemli olduğunu fark ediyordu.

“Biz… biz burada, Koyulhisar’da yaşıyoruz,” dedi babası. “Ama kimliğimizi, kökenimizi… bazen unutuyoruz. Bazen sadece yaşadığımız yer yeterliymiş gibi hissediyoruz.”

Zeynep ise bir kenarda sessizce onları dinliyordu. Hakan’ın sorusu ve babasının cevabı, Zeynep’in yüreğinde derin izler bırakmıştı. O, her zaman daha empatiktir. İnsanların kimliklerini, kökenlerini daha derinden hissederdi. Bir halkın, bir kültürün yalnızca adıyla değil, yaşadığı acılarla, sevinçlerle, özlemlerle şekillendiğini biliyordu.

Hüseyin’in Stratejik Bakışı: Geçmişin Gölgesinde Bir Kimlik

Hüseyin, bir erkeğin mantıklı ve çözüm odaklı yaklaşımını yansıtırdı. O, Koyulhisar’ın etrafındaki taş duvarlar kadar sağlam ve kararlıydı. Ancak bir şey eksikti: Geçmişin yükü. Sivas’ın bu köyünde, yıllardır var olan bir sessizlik vardı. Hakan, babasının gözlerinde, bu sessizliğin ardında bir soruyu okudu. “Kürt müyüz?” diye düşündü.

Hüseyin, bu konuda pek konuşmazdı. Koyulhisar’ın köyleri arasında bazen birinin “Kürt müyüz?” diye sorması, zaman zaman gerginliğe yol açardı. Ancak, Hüseyin her zaman geçiştiren bir cevap verirdi: “Bize her ne derlerse desinler, biz Koyulhisar’ın insanıyız. Burada birlikte yaşadık, burada var olduk.”

Ama bu soruyu hep içinde taşımıştı. Geçmişiyle, kimliğiyle yüzleşmekten korkuyordu. O, zaman zaman kökeninin bir parçasını unutur gibi olsa da, bir yandan da geçmişin kimlik sorularını hep zihninde taşırdı.

Zeynep’in Empatik Bakışı: Kimlik, Yalnızca Adlardan İbaret Değildir

Zeynep, sabah kahvesini içip evinin bahçesinde otururken, Hakan’ın sorusunu düşündü. Oğlunun kimliğini, bu topraklardaki varlığını daha derinden hissetmesini istiyordu. Zeynep, Koyulhisar’ın rengarenk çiçekleri ve yeşil tarlaları arasında büyüdü, ama köyün her bir taşında bir hikaye saklıydı. Koyulhisar, ne kadar derin bir geçmişe sahip olsa da, o geçmişin yavaş yavaş silindiğini, köydeki insanların sadece var olmakla yetindiklerini fark etmişti.

Zeynep, Hüseyin’in aksine, geçmişin ve kültürün herkesin içinde bir yerlerde saklı olduğuna inanıyordu. “Kürt müyüz?” sorusu, basit bir dil meselesi değil, kalplerde yankı bulan bir kimlik meselesiydi. O, geçmişi hatırlamak gerektiğini, fakat kimlikten sadece kelimeler değil, bir halkın ruhu olduğunu biliyordu.

Koyulhisar’daki yaşamlarında, kimi zaman Türkçe, kimi zaman Kürtçe, köydeki yaşlılardan öğrendikleri sözlerle bir arada büyüdüler. Zeynep, her dilin içinde bir parça kimlik, bir parça tarih olduğunu biliyordu. Koyulhisar’da bir ailenin kökeni ne olursa olsun, yaşadıkları topraklarla ve birbirleriyle olan ilişkileri, kimlikten çok daha fazlasını ifade ediyordu.

Koyulhisar’da Bir Kimlik Arayışı: Geçmişin Sorgulanması

Zeynep ve Hüseyin’in evinde, bu tür sohbetler sıkça yapılmazdı. Ancak Hakan, büyüdükçe köyünün daha derin sırlarını öğrenmek istiyordu. O, babasının stratejik ve mantıklı bakış açısının ötesine geçerek, kimliğin sadece adlardan ibaret olmadığını anlamaya başlıyordu. Herkesin kimliği, yaşadıkları ve hissettikleriyle şekilleniyordu.

Bir gün Hakan, köyün en yaşlısı olan ve bölgedeki birçok olayın tanığı olan İbrahim Amca’ya gitti. İbrahim Amca, yıllar önce köydeki eski insanlarla birlikte yaşadığı zamanları anlatırken, bazen Türkçe bazen de Kürtçe kelimeler kullanıyordu. O, Koyulhisar’daki her köyün parçası olduğunu, herkesin bir arada, dostça yaşadığını söylerken, Hakan’a kimliğin birden fazla katmandan oluştuğunu anlatmaya çalıştı.

İbrahim Amca’nın söylediği bir söz, Hakan’ın kafasında bir ışık yaktı: “Biz Koyulhisar’ın insanıyız. Her kimlik, aynı toprağa kök salmış bir ağaç gibi. Nereden geldiğimizin bir önemi yok. Önemli olan buradaki hayatı nasıl birlikte yaşadığımızdır.”

Sonuç: Kimlik, Zamanla Büyüyen Bir Hikâyedir

Hakan, o günden sonra köyünün kimliğini, geçmişini, dilini ve kültürünü daha derinden anlamaya başladı. Sivas Koyulhisar, bir adın ya da bir kimliğin ötesinde, tüm geçmişin, acıların, sevinçlerin ve birlikte geçirilen zamanların bir birleşimiydi. Kimlik, yaşadığın yerin, insanlarının ve birlikte kurduğun bağların bir yansımasıydı.

Siz de Koyulhisar’daki kimlik arayışını nasıl görüyorsunuz? Buradaki insanların kökeni hakkında ne düşünüyorsunuz? Kimlik, bence sadece kelimelerle değil, birlikte kurduğumuz yaşamla şekillenir. Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bizimle paylaşın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet giriş