İçeriğe geç

İnsanlar Allah’a niçin dua eder ?

İnsanlar Allah’a Niçin Dua Eder? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme

İstanbul’un kalabalık caddelerinde, toplu taşımalarda ya da kafelerde sıkça gözlemler yaparım. Herkesin kendi dünyası içinde koşturduğu bu şehirde, dua konusu zaman zaman kafamda yankı yapar. İnsanlar Allah’a niçin dua eder? Sorusu, yüzeyin ötesinde, daha derin bir toplumsal bağlamda ele alınması gereken bir konu. Dua, hem bir inanç pratiği hem de toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle bağlantılı bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazıda, sokakta gözlemlediğim ve yaşadığım deneyimlerden yola çıkarak, dua etmenin çeşitli toplumsal bağlamlarını ele alacağım.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Dua

Dua etme pratikleri, toplumun cinsiyet normlarıyla güçlü bir şekilde şekillenir. Türkiye’deki pek çok kadının, özellikle de geleneksel aile yapısında büyüyen kadınların dua pratikleri, genellikle kendilerini bir şekilde güçsüz hissettikleri ya da kontrol edemedikleri durumlarda devreye girer. Sokakta her gün gördüğüm, “Kadınlar her şeye katlanmak zorunda” diyen bir arkadaşım aklıma geliyor. Bu gözlemi, dua etmenin kadınlar için adeta bir çıkış noktası gibi görülebileceğini düşündürür bana.

Kadınlar, toplumsal olarak belirli kalıpların ve sınırlamaların içinde sıkışmış hissedebilir. Bu durum, dua etmeyi bir sığınak haline getirebilir. Mesela, bir kadının iş yerinde ya da evde yaşadığı zorluklarla baş edebilmesi için dua etmesi, ona bir umut, bir dayanak sağlar. İçimde hep şu düşünce yankı yapar: “Dua, sadece bir ibadet değil; kadınların en zorlu şartlarda bile manevi güç arayışıdır.”

Daha genç yaşlardaki erkeklerin dua etme biçimlerine bakıldığında ise, dua genellikle daha çok kişisel başarılara yöneliktir. Bir iş bulma, sınavı geçme ya da futbol takımının kazanması gibi isteklerle dua etmek yaygın olur. Bu da bize, toplumsal cinsiyetin dua pratiği üzerindeki etkilerini gösterir. Erkeklerin dua etme şekli, toplumsal normların etkisiyle genellikle daha pragmatiktir.

Çeşitlilik ve Dua: Farklı Kimliklerin Manevi İhtiyaçları

Çeşitlilik, insanın din ve inanç pratiğine dair geniş bir perspektif sunar. Dua etme şekilleri, farklı kültürel ve dini kimliklere sahip insanlar arasında büyük farklılıklar gösterir. Özellikle İstanbul gibi bir metropolde, farklı topluluklardan gelen insanların aynı sokakta yürüdüğünü ve farklı dua pratiklerine sahip olduklarını görmek oldukça yaygındır. Örneğin, bir kafede otururken yanımda dua eden bir grup arkadaş, farklı dini inançları olan bir diğer grup insanla karşılaşabilir. Burada dua, sadece bir dinin mensubu olmakla sınırlı kalmaz; bireylerin farklı kimliklerinin, kültürel pratiklerinin bir dışavurumu olur.

Dua, kimliklerin bir yansımasıdır. Kendini farklı bir kimlikte ifade eden birey, dua etme şekline de farklı bir boyut katabilir. LGBT+ bireylerinin dua pratiği ise toplumsal olarak oldukça zorlayıcı olabiliyor. Çoğu zaman, bu kimlikler toplum tarafından marjinalleşmiş ve dışlanmış olurlar. Dua etme, bu gruplar için adeta bir kendi kimliğini kabul etme, var olma mücadelesinin bir parçası olabilir.

Bir arkadaşımın, kendisini “görünmez” hissettiği ve buna dua ederek çözüm aradığı anlar hala aklımda. Bu, dua etmenin sadece bir yardım arayışı değil, aynı zamanda kimliksel bir kabul ve direnç olduğunu gösteriyor. Dua etmek, bazen dış dünyadan gelen ayrımcılığa ve önyargılara karşı bir tür içsel direncin ifadesidir.

Sosyal Adalet ve Dua: Yoksulluk, Ayrımcılık ve Umut

Toplumsal adalet bağlamında dua, daha fazla sosyal eşitlik ve hak arayışının bir aracı olabilir. Sokakta gördüğüm bir sahne hâlâ hafızamda: Evsiz bir adam, sabahın erken saatlerinde camiye yönelip dua ediyordu. O an, dua etmenin yalnızca manevi bir pratik olmadığını düşündüm; dua, toplumsal adalet arayışının da bir simgesidir. Yoksulluk, ayrımcılık, zorbalık gibi sorunlarla yüzleşen bireylerin dua etmesi, bir anlamda toplumun ötekileştirdiği bu kişilerin sesini duyurmanın ve bir değişim umudu yaratmanın bir yoludur.

Dua, yoksul birinin inançla birleşmiş bir güç arayışıdır. İnsanın “çaresiz” olduğu, adaletin ve eşitliğin mümkün olmadığı hissiyatı, dua sayesinde bir nevi hafifleyebilir. İçimdeki sivil toplum çalışanı ses şöyle diyor: “Dua etmenin bir başka boyutu da, toplumun marjinal gruplarının eşitlik ve adalet talebini dillendirmeleridir. Toplumsal adaletin sağlanabilmesi için bu dualar bir ses, bir umut kaynağı olabilir.”

Sonuç: Dua Etmek, İnsan Olmanın Bir Yansımasıdır

İstanbul’un yoğun caddelerinde, her biri farklı bir dünyaya sahip insanları gözlemlerken dua etmenin çok farklı sebepleri olduğunu fark ettim. Dua etmek, bir kişinin kimliğini, toplumla olan ilişkisini ve hayata bakış açısını yansıtan bir yoldur. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında dua, sadece bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı ve bireysel deneyimleri yansıtan önemli bir sosyal ve kültürel araçtır. Dua etmenin farklı sebepleri ve biçimleri, her bireyin içsel gücünü bulma ve toplumsal dünyada var olma çabasının bir parçasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet girişsplash